Bir varmış, bir yokmuş... Başka bir evrende dünyaya çok benzer bir gezegen varmış. Bu gezegen dünyamızın neredeyse aynısıymış, tek bir fark bir gün eksik ; yıllık takvimlerinde 8 Mart yokmuş. 7 Marttan 9 Marta atlarmış, kimseler de sormazmış neden diye.. Yaşayıp giderlermiş..
Yaşamları aynı bizim gezegen gibiymiş.. Erkeğin erkekliğine, kadının kadınlığına sahip çıkabildiği bir yaşam; erkeğin kendini ispat etmeye çalıştığı - sözde güç gösterileri - olmayan bir yaşam; aynı bizim gezegenimizdeki gibi...
Kadının muazzam donanımının farkında olan ve bununla onur duyan erkekler varmış orada da; kadının “insan”, kendinin de “insanoğlu” olduğunun farkında erkeklermiş, kadının doğurgan, yaratıcı, derin, dönüşebilen ve dönüştürebilen gücünü görebilen erkeklermiş, tıpkı bizim dünyamızdaki gibi.
Orada çocuk çocukmuş, kadın da kadın... Bunları ayırt edebilecek gözleri varmış oradaki erkeklerin.. Kadının ne yaptığını zaten bilen özel varlıklar olduğunun farkında; akıl vermek yerine kendi dönüştüremedikleri hallerle ilgili olarak onlara “akıl danışan” erkeklermiş, saygıyla, merhametle, gururla yaklaşan, kadınına içi titreyen erkeklermiş , aynı bizim gezegenimiz gibi...
Kadının karşısında değil yanında olmayı bilen, ona doğru değil onunla birlikte “yaşama” yürüyen erkeklermiş, kendi yetersizliğini kadınını değersizleştirme çabasıyla örtmeye çalışan değil; kendi değerinin farkında erkeklermiş.. Gerçek gücün ne olduğunu bilen erkeklermiş, “güç sevgisi” değil, “sevginin gücünü” ayırt edebilen erkeklermiş... aynı bizdeki gibi...
Kadınlarla kendilerinin donanımlarındaki farklı renklerin “öteki” ya da “düşman” ya da “tehdit” değil, genişletici, geliştirici hediyeler olduğunun farkında erkeklermiş.. Kadınların yüreklerinin bu dünyaya sığmayacak kadar büyük olduğunu bildiklerinden, dünyayı kadınına uyumlamaya çalışan erkeklermiş... Dünya Ana ile kadın arasında köprüymüşler, köprüleri yürekleriymiş...
Aynı bizim gezegendeki gibi...
Yani hiç fark yok ama neden 8 Mart’ı ıskalamışlar kimse anlamamış....