GEÇEN SINAVIN ARDINDAN - 30 Temmuz 2010
Artık sınav yok..
Birşeyleri geçmek, yenmek zorunda değiliz.. hiçbir şeyi ispat etmemiz gerekmiyor, ne kadar çalışkan, ne kadar başarılı, ne kadar iyi dinleyici.. ne kadar iyi insan olduğumuzu ispat etmek gerekmiyor... sınav yok artık...
Sınav illüzyonuna kapılan hepimiz sıkıntılar yaşıyoruz.. özellikle sırtımız, belimiz çok ağrıyor bu aralar.. çoğumuz doktorda, röntgende, şifacıda.. yeni ilaçlar, yeni dermanlar, yeni teknikler peşinde...
"bir de bunu deneyelim"lerdeyiz hala..
Öfkelerimiz zirvede... tahammüller sıfıra yakın... ötekine tahammülümüz yok.."öteki" sandığımızın bizden bir parça olduğunun kabulünde ciddi sıkıntımız var.
Sinirleniyoruz, yok ediyoruz, küsüyoruz, uzaklaşıyoruz.. çok kırılıyoruz.. çok kırıyoruz..
Niye?
Öteki çünkü.. benim gibi değil.. benim gibi düşünmüyor.. benim gibi davranmıyor.. benim gibi bakmıyor.. benim gibi önemsemiyor... benim gibi ....
Öfkelerini, hırsa sonra azime dönüştürebilenler yol alıyor, öfkeyle kalkıp zararla oturmayanlar bir tek onlar.. ya diğerleri, ya bizler... hala cezalandırma peşindeyiz... ötekini.. içimizdeki ötekini.. doğru olmayan, adil olmayan ötekini.. bizdeki ötekini...
Sınav yok artık...
Kitaplar hep açık...
İster kopya, ister çalışarak sadece soruları anlayabilme dersi bu...
İstediğimiz sorudan da başlayabiliriz... sıra yok..
zaten sınav yok...
Sınav illüzyonundan çıkamayanlar hala soruyor öğretmene..
-İstediğimiz sorudan başlayabilir miyiz..? diye...
Kendimizle ilgili sorularda hep başkaları konu başlığına dönüşüveriyor.. başka bir kişi, başka birinin yaptığı ya da yapmadığı.. Aynalara en uzak kaldığımız dönem.. gözlerimizin içine dakikalarca bakacağımız aynalardan uzağız.. gerçek aynalardan.. tahammülsüzüz.. bakmaya, görmeye..
Seçim.. sadece seçim... bakmak ya da bakmamak, görmek ya da görmemek..
Koşulsuzca gelen bilgiyi, gelen olayı, deneyimi sadece alıvermek, kendi renklerimizi de koyup, salıvermek..yapılacak sadece bu...bunu yapamadık, çok zorlandık...
"Niye bilgi şöyle geldi, niye böyle gelmedi"lerdeyiz hala..
Acaba bende bir eksik mi var.... fazla mı var... hep sorgu... seçimlerimizde soru değil sorgu artık tarzımız olmuş... Uzanan elleri görmek istemiyoruz..sorgulamaktan körleşiyoruz
Hep "ötekilerle" uğraşı içindeyiz.. birilerini adam etmeye.. birilerini haddini bildirmeye pek meraklıyız...
Dostlar... ahhh... dostlar..
Bırakabilecek miyiz dersiniz bu sınav illüzyonunu ?..
Dokunabilecek miyiz yanımızdakine sadece dokunmak için..izin verecek miyiz dokunmasına sadece dokunması için?..
Hayatlarımıza dokunulmasına, hayatlara dokunmaya izin verecek miyiz artık?
Sadece dokunmak.. korkusuz, sorgusuz sadece dokunmak..
Bir kedinin yanımızdan geçerken anlık dokunması gibi.. bedene değmeye bile gerek kalmadan... anlık dokunuşlardan ibaret olan bu bilgiyi almaya hazır mıyız?
Öteki zannettiklerimizin bize bizi anlatan minicik dokunmalarını gurur demeden, baskı demeden, başka anlamlar yüklemeden kabullenebilecek miyiz?
Bizde oluşturacağı "Bir" bilgisinin genişliğine, yüceliğine cesaretimiz var mı?
Neden bu benim başıma geldi..leri bırakıp, asıl resmi görebilecek miyiz?
Asıl büyük resmin güzelliğini fark edebilecek miyiz?
Küçücük bir dokunuştan sonra hayatımıza "daha " devam edebilecekken yoksa "bu bana niye omuz attı"..ları sorgulamaya devam mı edeceğiz...
Oturup kavga etmeye, hayıflanmaya, üzülmeye ve üzmeye devam edecek miyiz...
Yoksa öğrenmeye başlayacak mıyız... öğrenmeye başladığımızın farkına varacak mıyız?... ne dersiniz..
Sınav artık bitti... seçimlerimizi yapma zamanı...
Hiç kimse için değil, hiçbir şey için değil.. sadece kendimiz için... seçimimizi yaptık mı? Buna emek vermeye hazır mıyız?
Başkalarını kurtarmak için değil, yeniden keşfetmek için değil... sadece zaten olanı idrak etmek için..Not yok, puan yok, hoca takdiri yok, korku yok, kayıp yok... sınav yok artık.
Sadece kendiniz varsınız... kendiniz... O "kocaman" kendinizi fark etmek var...
Geleni kabul edebilmek, gideni uğurlayabilmek var..
Kendimizi biraz daha fark edebilme zamanı.. farkedip geliştirebilme zamanı..
Sınav kaygısı olmadan sadece farkedebilme zamanı..
Hiç kimse bizden birşey istemiyor, birşeyleri ispat etmek zorunda değiliz.. Parmağını bize doğru uzatıp "Sen" diye bizi sözde uyaran semboller yok artık...
Kimse için değil kendiniz için birşeyler yapma zamanı.. Kendinizi beğenme zamanı.. birilerine beğendirmek için çaba göstermek yerine kendi mükemmeliğinizi görme zamanı..
Kimseye ihtiyaç duymadan kendimize ihtiyacımız olan zaman, bu zaman..
Kendimizi tanıyabilme, hayran olabilme zamanı..
İçimizdekilerle tanışıp hayran oldukça bunu bize hatırlatanlara teşekkür zamanı..
Hayatımıza her dokunana teşekkür zamanı.. bize bizi hatırlattıkları için..
Geleni kabul edebilme, gideni uğurlayabilme zamanı..
Başkalarının uydularına girme, başkalarını uydu etme dönemi bitti..
Güneşin de, ayın da kendimiz olduğunu anlama zamanı..
Yansıyan da, yansıtan da...
Kendimizi tanıdıkça artık barışabilme zamanı... öfkelere güle güle... kabullenişlere hoşgeldin zamanı..
Yüreklerle mücadele, yüreklere müdahale yerine yüreklere müdavim olma zamanı..
Bu sınav değil bu uyanış.. çok uyuduk.. çok uyutulduk.. çok uyuttuk
Yüreğin çalar saatini duyma zamanı...
Beni farkedin dönemini bitirebilip kendini fark edenlerin zamanı..
Takdir beklentisini bırakabilenlerin zamanı..
Hiç bir alkış olmasa da sahnede devleşebilenlerin zamanı..
Zaman kendinize hizmet zamanı...
Bu dev eseri kendi yüreğine sunabilenlerin zamanı...
Kendini alkışlayabilme zamanı.. sessizce, usulcacık, kimselere duyurmadan..
Yanınızdaki koltuktakinin dahi duymayacağı şekilde kendini ayakta alkışlayabilme zamanı..
En büyük ödülleri alma zamanı..
Ödülü birinin vermesini beklemeden.. gerçek ödülü farkedenlerin zamanı...
Hepinizi ayakta alkışlıyorum... saygıyla.. coşkuyla...
....... hiç çıt çıkarmadan...
Dt.Turgay Köyağasıoğlu